Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, önemli bir açıklamada bulunarak, Temmuz ve Ağustos aylarında enflasyonun hızla düşeceğini belirtti. Yılmaz, Temmuz ayında enflasyonun özellikle 60’lar civarına, Ağustos ayında ise 50’ler civarına gerilemesini beklediklerini..
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, önemli bir açıklamada bulunarak, Temmuz ve Ağustos aylarında enflasyonun hızla düşeceğini belirtti. Yılmaz, Temmuz ayında enflasyonun özellikle 60’lar civarına, Ağustos ayında ise 50’ler civarına gerilemesini beklediklerini ifade etti.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz’dan enflasyon açıklaması! Temmuz ve ağustos ayını işaret etti
Yılmaz, Edirne Ticaret ve Sanayi Odasında (ETSO) düzenlenen Edirne İş Dünyası Buluşması’nda yaptığı konuşmada, geçen yıl hazırlanan Orta Vadeli Program’ın yerelde ve merkezde katılımcı bir anlayışla bütün tarafları kapsayacak şekilde yapıldığını anımsattı.
Eylül ayında Orta Vadeli Program’ı güncelleyeceklerini belirten Yılmaz, bunu, ana çerçeve ve politikaları koruyarak Türkiye ve dünyadaki gelişmeler ışığında yapacaklarını kaydetti.
Yılmaz, dünyanın çok iyi bir dönemden geçmediğine dikkati çekerek, “Özellikle pandemi sonrası hala toparlanamamış bir dünya var. Son 20 yıla baktığınızda dünya ekonomisi yüzde 3,6 büyümüş. Ama 2020 ile 2022 dönemine bakarsanız bu yüzde 2’lere düşmüş.” diye konuştu.
Geçen yıl dünya ekonomisinde bir miktar toparlanma olduğunun, büyümenin ise yüzde 3’lere geldiğinin altını çizen Yılmaz, “Bu yıl da 3’ü birazcık geçmesi bekleniyor. Hala o 3,6’nın oldukça altında bir dünya büyümesi söz konusu. Bir taraftan da dünyada rekabet artmış, bloklaşmalar artıyor, ticari rekabet kızışmış durumda. Korumacılık eğilimlerinin güçlendiğini görüyoruz. Eskisi kadar ticaretin rahat bir şekilde geliştiği bir ortam olmadığını da ifade etmek isterim.” değerlendirmesinde bulundu.
Yılmaz, Türkiye’nin bu şartlar altında büyümede oldukça iyi bir performans gösterdiğini dile getirerek, şöyle devam etti:
“(Türkiye) 2020-2022 büyüme döneminde gerçekten önemli bir büyüme performansı sergiledi. 2023’te de yüzde 4,5 gibi bir büyümemiz oldu. Bu yıl da yüzde 4 civarında bir büyüme bekliyoruz Orta Vadeli Program’ımızda. Yine dünyanın üstünde bir büyüme performansı bekliyoruz. İlk çeyrekte 5,7 gibi bir büyümemiz oldu. Bundan sonraki dönemde de belli bir seviyede büyüyerek inşallah bu büyümeye ulaşacağız. Ülkemiz, dünyanın önemli bir ekonomisi.”
“Dezenflasyon sürecine girdik”
Geçen yıldan bugüne Türkiye’nin büyümesinde farklı bir yaklaşım sergilediklerini belirten Yılmaz, tüketimle değil, üretimle, yatırımla, ihracatla daha çok büyümek istediklerini söyledi.
Yılmaz, bir taraftan enflasyonu düşürürken diğer yandan da büyümeyi ve istihdamı korumak istediklerini vurgulayarak, “Bu da kolay bir iş değil. Bunun sağlanabilmesi için büyümenin kompozisyonunu, bileşenlerini özellikle çok önemli görüyoruz. Daha çok üretimden, ihracattan, yatırımdan kaynaklanan bir büyüme sağlama gayreti içindeyiz. Bunu da belli oranda başarmış durumdayız. Geçen yıldan bu yıla baktığımızda yurt içi talebin büyümeye katkısı bir miktar gerilerken dış talebin katkısı, yani ihracatın katkısının arttığını görüyoruz. Bu yılın ilk çeyreğinde 1,6 puan dış talep büyümemize katkı sundu. Bu da sağlıklı bir büyüme, daha nitelikli bir büyüme açısından çok önemli.” açıklamasında bulundu.
Temel önceliklerinin enflasyon olduğunun altını çizen Yılmaz, “Büyümemiz, ihracatımız, turizmimiz, reel tarafta gerçekten çok iyi bir performansımız var. Hele hele dünyanın bugünkü şartlarını dikkate alırsanız; ama nerede daha çok sıkıntımız, enflasyon konusunda. Dolayısıyla geçen yıl hazırladığımız Orta Vadeli Program’da enflasyonu temel öncelik olarak önümüze koyduk ve üç döneme ayırdık. Adı üzerinde Orta Vadeli Program; bir yıllık programdan bahsetmiyoruz, 3 yıllık bir program. Birinci yıl geçiş süreci olacak dedik. İkinci yıl dezenflasyon süreci, üçüncü yıl kalıcı fiyat istikrarı dönemi. Geçtiğimiz mayıs ayı itibariyle geçiş sürecini tamamlamış olduk, dezenflasyon sürecine girdik.” diye konuştu.
Yılmaz, haziranda aylık enflasyonun 1,64 geldiğini aktararak, şunları kaydetti:
“Yıllık enflasyon ise 3,8 puan azalarak 71,6 oldu. Temmuz ve ağustos enflasyonları geldiğinde çok daha hızlı bir şekilde yıllık enflasyon gerileyecek. Temmuzda özellikle 60’lar civarına, ağustosta 50’ler civarına inen bir enflasyonu bekliyoruz. Daha sonra bu mücadelemiz devam edecek. Yılın ikinci yarısında enflasyonda hızlı bir gerilemeyi hep birlikte göreceğiz. Ama işimiz bitecek mi, bitmeyecek elbette. Tek haneli rakamlara ulaşıncaya kadar bu mücadeleyi sürdürmemiz gerekiyor. Tek haneyi gelecek sene 20’nin altına düşürmeyi öngörüyoruz 2025 yılında. Bu sene Merkez Bankamızın genel çerçevesi var, ona yakın seviyelerde; bir miktar üstünde, bir miktar altında ama ona yakın seviyelerde bekliyoruz. Gelecek sene yüzde 20’nin altını ön görüyoruz. 2026’da ise tek haneli rakamlara tekrar ülkemizi kavuşturmak için tüm gayretimizle, koordineli bir şekilde kararlı bir şekilde programımızı hayata geçiriyoruz. Bu Orta Vadeli Program, sabır isteyen, kararlılık isteyen bir program. Devlet, millet, iş dünyası, kamu hep birlikte bu programı sahiplenip hayata geçirmemiz çok çok önemli.”
“Geçen yıl hizmet gelirlerimiz 102 milyar dolar civarında gerçekleşti”
Maliye politikaları ve yapısal reformlarla da programı güçlü bir şekilde hayata geçirdiklerini dile getiren Yılmaz, cari işlemler dengesinde çok iyi gelişmeler sağlandığını aktardı.
Cari işlemler açığının geçen yılın ortalarında 57 milyar dolara kadar çıktığını, yıl sonunda ise 45 milyara kadar düşürdüklerini söyleyen Yılmaz, “Mayıs ayında bu 25,6 milyar dolara kadar inmiş durumda. Cari açık azaldıkça, ülkenin dışarıdan borçlanma ihtiyacı, döviz ihtiyacı azalıyor. Daha istikrarlı, daha sürdürülebilir bir yapı oluşmuş oluyor. Hizmet gelirlerimiz burada önemli katkı sundu. Geçen yıl hizmet gelirlerimiz 102 milyar dolar civarında gerçekleşti. Bunun içinde turizmin payı oldukça önemli. Geçen yıl 55,9 milyar dolar turizm geliri elde ettik. 57 milyon turist ülkemizi ziyaret etti. Bu yıl hedefimiz 60 milyon turist, 60 milyar dolar gelir. Onu da sağlayacağımıza inanıyoruz. İlk aylardaki gelişmeler de bunu teyit ediyor.” diye konuştu.
Cari açık konusunda çok iyi bir performans gösterdiklerini kaydeden Yılmaz, geçen yıl cari açığın milli gelire oranının yüzde 4 civarında olduğunu belirtti.
Bu yıl Orta Vadeli Program tahminlerinin, yüzde 3’lere düşmesi şeklinde olduğunu söyleyen Yılmaz, “Şu anda 2,5’ler civarında görünüyor. 2’lere kadar düşme ihtimali var cari açığımızın. Bu çok güzel, çok olumlu bir durum. Burada ihracatımızın ciddi katkısı var. Geçen sene ihracatımız 255,4 milyar dolar olarak gerçekleşti. Bu yıl inşallah bunu daha da arttıracağız. Haziran ayında yıllıklandırılmış 12 aylık ihracat 258 milyar dolar civarında, yıl sonunda bunun 260 milyar dolarların üstünde gerçekleşmesini bekliyoruz.” ifadelerini kullandı.
“Kadınların iş gücünde daha fazla yer aldığını görüyoruz”
En önemli göstergelerden birinin, ihracatın ithalatı karşılama oranı olduğuna dikkati çeken Yılmaz, mal ithalatında geçen yıl ocak-haziran döneminde ihracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 66,7 iken, bu yılın aynı döneminde bu oranın yüzde 74,4 seviyesine yükselmiş olduğunu belirtti.
İstihdamda da makro düzeyde olumlu bir gidişat olduğuna değinen Yılmaz, şöyle konuştu:
“Geçen yıl sonunu 9,4 ile kapattık. Tek haneli işsizlikle ve istihdam edilenlerin sayısı 31,6 milyona ulaşmıştı geçen yıl. Bu yıl nisan ayında bu rakam işsizlik oranı yüzde 8,5’e kadar gerilemiş durumda. Genç işsizliği yüzde 14,5’e kadar düştü. İlk istatistik bu konuda 2005 yılında yapılmıştı. O tarihten bu yana genç işsizliği en düşük seviyesine gerilemiş durumda. Yine kadınlarda işsizlik oranı bir önceki yıla göre yaklaşık 2,9 puan azalarak 11,1’e kadar geriledi. Bu da sevindirici. Giderek kadınların iş gücünde daha fazla yer aldığını görüyoruz.”
Yılmaz, “Mali piyasalarımızda da risk göstergelerinin düştüğünü görüyoruz. Özellikle Merkez Bankamızın rezervlerinde çok olumlu bir gidişat var. Geçen yıl mayısta 98,5 milyar dolara kadar düşmüştü rezervlerimiz. 28 Haziran itibarıyla yaklaşık 143 milyar dolar seviyesine yükselmiş durumda. Swap hariç net rezerv dediğimiz rakam da yine oldukça iyi bir yere gelmiş durumda.” ifadelerini kullandı.
Rezervlerin güçlenmesinin önemli olduğunu söyleyen Yılmaz, şu bilgileri paylaştı:
“CDS denen 5 yıllık ülke risk primimizde yine geçen yılın mayıs ayına göre çok ciddi bir düşüş var. Geçen yılın ortalarında 700 baz puanlara kadar çıkmıştı, bugün geldiğimiz noktada 270 baz puana kadar gerilemiş durumda. Bu CDS niye önemli? Dış dünyadan kamu olarak veya özel sektör olarak borç para aldığınızda, döviz bazlı kaynak kullandığınızda CDS ne kadar yüksekse faiz oranınız da o kadar yüksek oluyor. Borçlanma maliyetimiz yükseliyor. CDS’ler düştüğünde borçlanma maliyetleriniz de düşmüş oluyor. Bu çok çok önemli. 1 puanı bile çok kıymetli. Bu da ülkemizin dış dünyadan kaynak kullanımında kaynak maliyetlerini aşağıya çekmiş durumda.”
Kur Korumalı Mevduat’la ilgili açıklamalarda da bulunan Yılmaz, “O günün şartlarında bir ihtiyaçtı. Şu anda artık o ihtiyaç kalmadı diyoruz ve Kur Korumalı Mevduat’tan aşama aşama, finansal piyasalarda da istikrarsızlığa yol açmadan Kur Korumalı Mevduatı azaltıyoruz. Geçen yıl 3 trilyon 408 milyar TL’ye kadar yükselmişti. Bu da 126,4 milyar dolara denk geliyordu. 28 Haziran itibarıyla 2 trilyon TL civarına düşürmüş durumdayız. Bu da 62 milyar dolara denk geliyor. Yani dolar bazında bakarsanız, yarı yarıya, yüzde 50’sini azaltmış durumdayız. Bu azalış seyri de devam edecek.” şeklinde konuştu.
“3,7 civarında milli gelirimize oranla deprem harcaması yapıyoruz”
Bir ülkenin bütçesinin disiplin ve risk göstergeleri açısından çok önemli olduğuna dikkati çeken Yılmaz, geçen yıl depremle tarihin en büyük felaketinin yaşandığını hatırlattı.
“Birçok ilimizi, 14 milyon insanımızı etkileyen bir afet yaşadık. Bazı ülkelerin nüfusundan, coğrafyasından büyük bir alanda, büyük bir afet yaşadık.” diyen YIlmaz, şunları kaydetti:
“Acil müdahaleler bitti ama asıl işimiz şimdi kalıcı şekilde bu bölgelerimizi rehabilite etmeye çalışıyoruz. Kalıcı konutları inşa ediyoruz. Bozulan, tahrip olan, ulaşımından enerjisine alt yapıları yapıyoruz. Bir taraftan da o bölgelerimizin sosyoekonomik kalkınmasını gerçekleştirmeye çalışıyoruz. Burada 104 milyar dolar gibi toplam bir maliyetle karşı karşıyayız. Sadece bu sene merkezi yönetim bütçemizden deprem bölge çalışmaları için ayırdığımız kaynak 1 trilyon 30 milyar civarında. Muazzam bir kaynak ayırıyoruz, geçen sene de bunu yaptık. 2023 yılında bütçe açığının milli gelire oranı yüzde 6,4 olacak demiştik ama daha iyi bir performans gösterdik. Gerçekleşme yüzde 5,2 oldu. Deprem harcamalarını çıkarırsanız, bu açık 1,6’ya düşüyor. Bu açığı 5,2’ye çıkaran deprem harcamalarımız. Maalesef 3,7 civarında milli gelirimize oranla deprem harcaması yapıyoruz. Bu da bütçe açığımızı yukarı taşıyor. Buna rağmen aldığımız tedbirlerle bütçe açığını belli limitler içinde tutuyoruz.
Bu sene de yine orta vadeli programda 6,4 hedef koymuş durumdayız açık olarak ama gerçekleşme yine geçen sene gibi inşallah yüzde 5’ler civarında olacak. Bunun için gayret ediyoruz, harcamalara dikkat ediyoruz, daha verimli bir şekilde kaynakları kullanmaya çalışıyoruz. Hem de kamunun gelir tarafına bakıyoruz. Bu sene en ağır yük; gelecek yıldan itibaren bu yük düşmeye başlayacak. Neredeyse yarı yarıya yükümüz azalacak. Gelecek yıldan itibaren daha rahat bir bütçe perspektifi oluşturacağız. İyi ki güçlü ve istikrarlı bir yönetimimiz var ve bu ağır yükün altından kalkıyoruz. Gerçekten en gelişmiş dediğimiz ekonomiler dahi böyle bir şokla karşılaşsa mutlaka etkilenirler.”
Son dönemde yapılan çalışmalarla Türkiye’nin kredi notunun artma eğilimine girdiğini belirten Yılmaz, ülkenin gri listeden çıktığını hatırlattı.
Yılmaz, finansal piyasaların çok daha güçlü hale geldiğini, kredi derecelendirme kuruluşlarının da bu risklerin azaldığını tespit edip Türkiye’nin kredi notlarını yükseltme eğiliminde olduğunu kaydetti.
Amaçlarının, bir taraftan fiyat istikrarını sağlamak diğer yandan da yatırımları, üretimi, istihdamı, ihracatı göz ardı etmemek olduğunu vurgulan Yılmaz, kalkınma stratejisiyle istikrar programını eş zamanlı şekilde sürdürmek istediklerini ifade etti.
Yılmaz, Edirne’nin, potansiyeli yüksek bir il olduğunu vurguladı.
Edirne’nin tarımsal potansiyelinin yüksek olduğunun belirten Yılmaz, çeltik üretiminde Türkiye’de ilk sırada yer alan kentin, tohum ve hububatta ise önemli bir üretim merkezi olduğunu kaydetti.
Bu noktada Hamzadere Barajı’nın önemli bir proje olduğunu, bunun da bölgeye etkilerinin olacağını dile getiren Yılmaz, “Tarım sektöründe Edirne’ye 2024’te 1,5 milyar lira destekleme ödemesi yapılmış durumda. Yine toplam maliyeti yaklaşık 1,7 milyar lira olan 9 adet gölet projemiz var. Yine önemli sulama projelerimiz var. Toplam yatırım programında yürüyen projelerimizin tutarı 13,5 milyar lira civarında.” dedi.
Edirne-Halkalı Hızlı Tren Projesi’nin hem bölgesel hem ulusal hem uluslararası açıdan kıymetli bir proje olduğunu anlatan Yılmaz, 153 kilometrelik Edirne-Çerkezköy etabının 2025 yılı içinde tamamlanması gerektiğini ifade etti.
Meriç Taşkın Projesi’nin tek başına 5,6 milyar lira bedeli olduğunu vurgulayan Yılmaz, sözlerini şöyle tamamladı:
“Göç İdaremiz, Trakya sınırı güvenlik sistemleri projesi yürütüyor. 1 milyar Türk lirası tutarında büyük bir proje ve 500 milyon ödenek ayırmış durumdayız. Bu da sınırlarımızdaki güvenlik açısından yine çok kıymetli bir proje. Sağlık Bakanlığımızın 200 yatak kapasiteli, 1 ikinci basamak sağlık tesisi, 13 birinci basamak sağlık tesisi projesi var. Ayrıca Trakya Üniversitemizin Diş Hekimliği Uygulama ve Araştırma Hastanesi Projesi de yatırım programımızda yer alan önemli bir proje.”
KAYNAK: Anadolu Ajansı
YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)